Sanılanın aksine tartışmanın olmadığı bir ilişki sağlıklı bir ilişki değildir. ‘’Biz hiç tartışmıyoruz’’ diyen çiftlerde taraflardan biri mutlaka ihtiyaçlarını bastırıyordur. Bu da genellikle sonrasında daha büyük bir patlamayla sonuçlanır. İki farklı fikrin oluştuğu her ortam tartışma ortamına zemin hazırlar ve sağlıklı bir zeminde yapılan tartışmalar ilişkileri besleyebilir. Burada ayırıcı olan nokta tartışmanın niteliğidir. Tarafların birbirlerinin kişisel haklarına müdahale etmeden saygı çerçevesi içerisinde, kişisel değerlerini ve sınırlarını ihlal etmeden fikir belirtmeleri sağlıklı bir tartışmadır.
Her ilişkide problem varsa bizim düşüneceğimiz nokta şu olmalı; ben bu problemle var mıyım? Bu probleme tamam mıyım? Haftanın kaç günü kendinizi tartışmaların içinde buluyorsunuz? Tartışmalar, huzurunuzun önüne geçiyor mu? Korku ya da baskı varsa kendinizi güvende hissedemiyorsanız eğer oradan gitmenin vakti gelmiştir.
İlişkimiz için ayrılık çanları çalmaya başladığında zihinsel modellerimiz yine devreye girer ve ayrılık ile ilgili ailemizden ne öğrendiğimiz beynimizde yankılanır: ‘’Ne olursa olsun kal’ ’mı? İşinize yaradı mı bu bilgi? Kalmak için yeterince sebebiniz var mı? ‘’Çocuk için kal’’ mı? O ailenin içinde çocuk olmak nasıldı onu da hatırlayın. Şunu biliyoruz ki kötü ilişki içerisinde büyüyen çocuklar, ayrı büyüyen ebeveynli aile çocuklarından daha mutsuzlar. Daha fazla zorlanıyorlar. ‘’Başka türlüsünü bilmiyorum’’ mu? Gerçekten başka türlüsünü denediniz mi ki? Yoksa önce güçlenmeye mi ihtiyacınız var? Bu konuda sosyal kaynaklarınızı kullanabilir ya da bireysel terapi desteği alabilirsiniz. ‘’İdare et, kol kırılır yen içinde kalır’’ mı? Neyi idare edeceksiniz? İyi hissetmemeyi, öncelik olmamayı mı? Güvende hissedemeyecekseniz neden ilişki içerisindesiniz ki?
Unutmamak gerekir ki sorunların çözülmesi iyi bir ilişkinin olmasını sağlamıyor. Yakın olmak, arkadaş olmak, eğlenebiliyor olmak iyi bir ilişkiyi sağlıyor. İyi bir ilişkide de sorunlara karşı bakış açısı değişiyor.
Harvard Üniversitesinde yapılan yetişkin gelişimine dair dünyanın en uzun ve kapsamlı araştırması bu konuda bir devrim yaratıyor. 1938’de başlayıp, 75 yıl süren araştırmada iki grup inceleniyor. İlk gruba Harvard Üniversitesinde 2. sınıfa giden 268 erkek öğrenci, ikinci gruba ise Boston’da fakir bir mahallede yaşayan 12-16 yaş arası 456 erkek çocuğu alınıyor. Araştırmacılar her iki yılda bir katılımcılara hayatları hakkında anketler yapıyor. İş tatminleri, evlilikleri, sosyal hayatları hakkında sorular soruyor. Her beş yılda bir de kan testi, röntgen, idrar testi ve ekokardiyografi gibi sağlık taramalarından geçiriyorlar.. Zamanla deneklerin sevdikleri de araştırmaya katılıp soruları cevaplandırıyor.
Alanında bir ilk olan araştırmadan çıkan en can alıcı sonuç ise sağlıklı ve mutlu bir hayat için belirleyici faktörün sağlıklı ilişkiler olduğu. İyi ilişkiler, insanları daha mutlu ve sağlıklı yapıyor. Mutsuz ilişkilere sahip ya da yalnız kişilerin ise genelde acı çektiği, memnuniyetsiz olduğu ve sağlıksız bir yaşam tarzı sürdüğü ortaya çıkıyor.
“Deneklerimizi 80’li yaşları boyunca izlediğimizden, geçmişe dönüp onların orta yaşlı hallerine bakmak ve kimlerin mutlu, sağlıklı seksenlikler olup kimlerin olmayacağını tahmin edebileceğimizi görmek istedik” diyen Psikiyatrist Robert Waldinger’a göre, ‘’50 yaşlarında olduğu zamanlar hakkında bildiğimiz her şeyi bir araya getirdiğimizde, nasıl yaşlanacaklarını gösteren orta yaş kolesterol düzeyleri değildi. İlişkilerinden ne kadar memnuniyet duyduklarıydı.
50 yaşında en tatminkar ilişkileri olan insanlar, 80 yaşında en sağlıklı olanlardı.’’ Görünen o ki, iyi ve samimi ilişkiler bizi her anlamla iyileştiriyor ve yaşlılığın bazı sonuçlarından koruyabiliyor. Waldinger, ‘’Kaç yıllık ömrünüzün kaldığını böbreklerinizin kalitesinden daha çok belirleyen bir şey var, o da ilişkilerinizin kalitesi.’’ diyor.
İdare ettiğiniz her ilişkinin ömrünüzü kısalttığını artık biliyorsunuz. Seçim sizin 🙂
Sağlıklı ve güvenli ilişkilerde görüşmek üzere
Uzman Psikolog Arzu Hamurcu
Duygu Odaklı Birey & Çift ve Aile Terapisti