Randevu Al
WhatsApp

Bağımsızlık mı ? Yalnızlık mı? 

pexels-photo-1280162-1280162.jpg

Son zamanlarda sosyal medyada sıklıkla denk geldiğim bir içerik var: ‘’Tek başına restoranda yemek yiyebilen, tek başına sinemaya gidebilen, tek başına gezebilen kişinin başaramayacağı hiçbir şey yoktur!’’ Gerçekten de bu tek başına olma hali bu kadar güç veriyor mu insana? 

Günümüz kültürü, sürekli bize “tek başına yetersin, tek başına her şeyi başarabilirsin” mesajını empoze ediyor. Ancak bu yaklaşım, bireysel başarı ve bağımsızlık kavramlarını yüceltirken, aslında derin bir bağımlılık paradoksunu göz ardı ediyor: Başka bir insana ihtiyaç duymamak, duygusal bağları da zayıflatma riskini taşır. ‘’Bağlılığı kabul etmek, bağımsızlığı destekler.’’ Risk alırken birinin bizim yanımızda olacağını bilmek, daha fazla risk alabilmemize yardımcı olur. Limanın orada olduğunu bilirseniz kıyıdan daha fazla uzaklaşabilirsiniz. Liman yoksa, ışık yanacak mı yanmayacak mı emin değilseniz denizde açılamazsınız. (Feeney, 2007)

İnsanlar arasındaki bağların da azalması, ilişkilerin yüzeyselleşmesi ve toplumsal etkileşimlerin giderek daha az kişisel hale gelmesi, yalnızlık duygusunu tetikleyebilir. Dijitalleşmenin hayatımıza getirdiği hız ve kolaylık, birçok açıdan avantaj sağlasa da, bu süreç aynı zamanda insan ilişkilerinin azalmasına ve yüz yüze etkileşimlerin giderek daha nadir hale gelmesine neden oluyor. Örneğin önceden bir mağazaya gidip kasiyerle sohbet etmek, alışveriş yaparken küçük de olsa bir sosyal etkileşim yaşamak mümkündü. Şimdi ise hızlı ödeme noktaları, sanal kasiyerler ve online alışveriş platformları bu etkileşimin yerini aldı. Benzer şekilde, bankacılık işlemlerinde artık ATM’ler ve mobil bankacılık uygulamalarıyla etkileşim kuruyoruz. Müşteri hizmetleriyle bile iletişim kurarken, genellikle yapay zeka destekli sistemlerle konuşmak zorunda kalıyoruz.

Bu hızlı ve verimli sistemlerin getirdiği kolaylıklar aynı zamanda bireylerin insanlarla olan etkileşimlerini azaltıyor. İnsanlardan uzaklaştıkça, yalnızlık hissi ve toplumsal bağların zayıflaması gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Online tanışma uygulamaları, bu yalnızlığı hafifletme umuduyla kullanılmasına rağmen, bu platformlar genellikle yine yüz yüze etkileşimin eksikliğinden kaynaklanan sorunları beraberinde getiriyor. İnsanlar, sanal ortamda başlatılan bir flörtün gerçek bir ilişkiye dönüşmesi için yüz yüze buluşmak zorunda olduklarını kabul ediyorlar.

Uzak mesafe ilişkileri yaşayan birçok kişi, fiziksel olarak yan yana olamamanın getirdiği zorluklardan ve sanal etkileşimlerin yetersizliğinden şikayet ediyor. Online platformlar, insanları fiziksel dünyadan izole etme riski taşıyor ve bu durum, gerçek bir bağ kurma sürecini zorlaştırıyor. İnternet üzerinden tanışmak, ilk adımlar için pratik bir çözüm olabilir, ancak gerçek ve samimi bir bağ kurmanın temel unsurlarından biri yüz yüze etkileşimdir.  İnsanlar arasındaki gerçek bağlantılar, sadece konuşma ve yazılı iletişimin ötesinde, beden dili, yüz ifadeleri ve diğer fiziksel işaretler aracılığıyla kurulur ve bu unsurlar sanal ortamda tam olarak aktarılamaz. Dolayısıyla insan ilişkilerinin derinliğini ve kalitesini artırmak için dijitalleşmenin ötesine geçmek gerekiyor. Sosyal etkileşimleri artırmak, yüz yüze iletişimi teşvik etmek ve toplumsal bağları güçlendirmek için bilinçli çaba göstermek, sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurmanın anahtarıdır. Bireysel bağımsızlık ve başarının ötesinde, gerçek insan bağlantıları ve duygusal bağlar kurmak, toplumsal ve bireysel refah için hayati öneme sahiptir.

Sonuç olarak, teknolojinin sunduğu kolaylıkların yanında, insana özgü etkileşimlerin ve duygusal bağların önemini hatırlamak, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde sağlıklı ilişkiler kurmanın temelidir. Bu bağlamda, dijital dünyadan gerçek dünyaya köprüler kurmak ve insan bağlantılarını güçlendirmek, sadece romantik ilişkilerin değil tüm ilişkilerin en büyük gereksinimlerinden biridir.

Peki ne yapacağız? Online olan tüm ilişkilerimizi kesip atalım mı? Elbette hayır. Böylesine dijital bir dünyada bu tavsiyeyi vermek çılgınlık olur. Sadece ilişkilerinizde yaşadığınız birçok problemin günümüz dünyasındaki popüler kültürden etkilenmiş bakış açılarından da kaynaklanabileceğini göz önünde tutmanızı istiyorum: İlişkilerinizi genellenmiş tavsiyeler mi yoksa sizin istek ve ihtiyaçlarınız mı yönetiyor? Tartışmanın olmadığı sakin bir anda şu soruları sorarak düşünmeye başlayabilir ve üzerine planlamalar yapabilirsiniz. Tabii kendiniz için de cevapları düşünmeyi unutmayın 🙂 

Yakınlık benim/ senin için ne ifade ediyor? 

Sana olan yakınlığım senin için yeterli mi? Değilse nasıl davranmamı istersin?

En çok hangi zamanlarda sana daha yakın olmamı istiyorsun? 

Birbirimize yakın olma ihtiyacımızı nasıl dile getirebiliriz? 

Plan ve buluşma konusunda önceliklerimiz neler? 

Birlikte yüz yüze planlayabileceğimiz aktiviteler sana nasıl hissettirir? 

Bu soruları arttırarak kendinizin ve ilişkinizin ihtiyaçlarını anlayabilir bunlara yönelik planlamalar oluşturabilirsiniz. Unutmayın bu sizin ilişkiniz. Kurul onayına ihtiyacınız yok 🙂

Sağlıklı ve güvenli ilişkilerde görüşmek üzere

Uzman Psikolog  Arzu HAMURCU

Duygu Odaklı Birey & Çift ve Aile Terapisti